Dikkatli ol, pişman olma

Gündelik yaşamda ihtiyaç duyduğun iç ve dış motivasyona sahip olarak ilerlemek nasıl olurdu? Hata yapma, işleri yetiştirememe, başaramama gibi endişeleri hissetmeden yaşamak kulağına nasıl geliyor?

Gözlerini kapatıp bir süre bu sorulara cevaplar bulmanı istiyorum… “Nasıl olacak ki bunlar?” demeden, sadece olmuş gibi haline odaklan lütfen… Kendi tercihlerinle, kendi imkanlarınla kişisel yönetimi ele almış olmak, dikkat dağıtan hiçbir unsur bulunmuyor olması sana kendini daha iyi hissettiriyor öyle değil mi?

Bu hayalini kurduğun yaşam biçiminin gerçekliğin olması mümkün. Dünyada bunu başaran milyonlarca insan varken, neden sen de yapamayasın? Özellikle iş hayatında yoğun tempoyla çalışanların en büyük sorunları arasında yer alıyor karmaşık zihin ve mental yorgunluk.

Sadece iş hayatında değil, çoğu kişinin genel yaşamına da bu haller yansımış bulunuyor. Hava kirliliği, büyük kentlerdeki gürültü ve trafik yoğunluğu, teknolojik aletlerle yapışık yaşamak, gündemdeki acı ve stres dolu haberler, entrikalı diziler, mental yorgunluk yaratmanın yanı sıra dikkat eksikliğine ve öğrenme-algılama sorunlarına da yol açıyor.

İş hayatındaki başarısızlıkların altında da çoğu zaman dikkatsizlikler gelir. Gözden kaçırılanlar sebebiyle görülmesi gerekenler görülemez. Görülemeyen alanda olanlar hatalara, fırsatların kaçırılmasına
sebep olur. İflas etmiş bir iş insanıyla sohbet ediyorduk. İflas sürecini anlatırken sürekli ‘keşke’ diyordu.

“Keşke o zamanlarda bütçe planlaması üzerine alanında uzman kişilerden destek almış olsaydık… Firmamızla ortaklık yapmayı teklif eden birileri vardı, keşke onlarla görüşmeyi kabul etmiş olsaydım, tekliflerini değerlendirseydim…

Keşke her şey yolundaymış gibi davranmak yerine, ‘batıyor’ olduğumuzu fark edebilseydim, belki çözüm yolları bulunabilirdi”… Konuşmanın sonlarında ‘keşke’ diyerek geçmişe takılıp kalmak yerine, o günlerden aldığı dersleri konuştuk. Böylece ‘keşke’ler arasında sıkışıp kalmaktansa, ‘bundan sonra’ diyerek ilerleyecekti…

Burada gördüğümüz örnekten de anlaşıldığı gibi o iş insanı, hep göremediği alanlar için ‘keşke’ diyordu… Ralph Waldo Emerson’ın da dediği gibi; “Dikkatsizlik, pişmanlığın başlangıcıdır”. Zihnimize gün içinde yaklaşık 60 bin düşünce geliyor. Ve bunların çoğu negatif düşünce formlarından oluşuyor. Bu düşüncelerin etkisiyle de ya geçmişe gidiyoruz ya da geleceğe.

Böyle olunca da anın içinde olamıyor insan. Sporcuların maçlara çıkmadan önce içine girdikleri duru zihin halinin, başarılarında etkili olduğunu duymuşsundur mutlaka. Dikkatli yaşamak, doğru odaklanmak ve motive olmak için de insana duru zihin gerekir. Peki anda olmak zihne öğretilebilir mi? Cevabı kesinlikle
evet…

Mindfullness’i duymuşsundur mutlaka. Kendi içinde bir çok tekniği barındırsa da, en basit haliyle bile bunu deneyimlemek çok işine yarayacaktır. Her sabah ve her akşam bunun için kendine 10’ar dakika ayırmanı istiyorum. Gün içinde o kadar çok koşuşturma ve hep bir yerlere yetişmek durumunda değil misin zaten? Bu haldeyken kendine 24 saat içinde 20 dakika ayırmak senin en doğal hakkın. Peki ne
yapacaksın?

Şöyle ki; Önce gözlerini kapat… Burnundan derin bir nefes al, burnundan ver. Bunu 8 defa tekrarla. Eğer bu nefes seni zorlarsa yapabildiğin sayı kadar yap. Ardından normal nefes alış-verişlerinle birlikte zihninden geçen düşünceleri fark et.

Yorumlama, sadece izle. Bırak gelip geçsinler… Kendini daha konsantre hissedeceksen, sözsüz-sakinleştirici bir müzik eşliğinde de yapabilirsin bu egzersizi. Başlarda odaklanmakta sorun yaşasan dahi pes etme, bir süre sonra zihnin sakinliği öğrenmiş olacak. Gündelik yaşamda olaylara bakış açılarında değişiklikler gözlemleyeceksin.

Farkındalıklı bakış açılarınla pratik çözümler üretebiliyor olacak, kendine ve başkalarına daha anlayışlı davrandığını, seni rahatsız eden durumlar karşısında gerilmek yerine, esneyebildiğini göreceksin. Sağlıklı, dingin ve mutlu anlar dileğimle sevgiyle kal.

Fatma Varnalı