DOLAR 32,4052
EURO 35,1053
ALTIN 2325,871
BIST 9079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Başrolde ‘Biz’

27.07.2020
A+
A-

Yemekle İlişkiniz, Hayatla İlişkinizdir! #2

Başrolde ‘Biz’

Bir önceki yazımda yiyecekler ile aramızda nasıl bir ilişki olabileceğini ve hayatımızda nasıl başrolü alabildiklerini anlatmış, sizlere yemek ile ilişkinizi değerlendirmeyi önermiştim (Başrolde `Yemek` isimli blog yazıma https://www.ykcoaching.com linkinden ulaşabilirsiniz)…

Başrolde ‘Biz’

Nasıl bir sonuca ulaştınız? Yiyeceklerle aranızda sağlıklı bir ilişki olduğunu tespit ettiyseniz bunu sürdürebilir kılmak çok önemli… Sağlıksız bir ilişki olduğunu tespit ettiyseniz, size iyi bir haberim var, bu ilişkiyi düzeltebilirsiniz:)).. Hatta bu değerlendirmeyi yaparak, düzeltmek için ilk adımı attınız bile!..

İkinci bir adım olarak, yiyeceklerle ilişkimizi bozan faktörleri anlamaya çalışalım..

Başrolde ‘Biz’

Yiyeceklerle ilişkimizin bozulmasının kökeni çocukluk yıllarımıza dayanır. Yiyeceklere `yiyecek` dışında anlam yüklemeyi, aşağıdaki davranış şekilleri ile çocukluk yıllarımızda öğreniriz…

  • Küçükken ağladığımızda susalım diye elimize tutuşturulan yiyecekler ile, yatışmamız beklenir.
  • Büyüklerimizin istediği şekilde davrandığımızda yiyecek ile ödüllendiriliriz.
  • `Doydum, istemiyorum` dememize rağmen, doymadığımıza onlar karar verir ve zorla beslemeye devam ederler.
  • Tabağımızda ne varsa bitirmeden asla sofradan kalkmamız istenmez..

İyi niyetlerle gösterilen bu tutumlar, bugün yiyeceklerle ilişkimizin bozulmasına sebep olan alışkanlıklarımız olarak şöyle karşımıza çıkabiliyor:

  • Öfke, kaygı, hayal kırıklığı gibi kendimizi iyi hissetmediğimiz bir duygu yaşadığımızda, iyi hissetmek için hemen yiyeceğe yöneliyor ve kendimizi bir şeyler atıştırırken buluyoruz..
  • Bir başarı elde ettiğimizde, bunu tatlı, pasta eşliğinde kutlamak ilk aklımıza gelen şey oluyor çoğu zaman.. Ya da market alışverişelerimizde sepetimizi sağlıklı gıdalarla doldurup, kasaya yaklaştığımızda bu davranışımızı (başarımızı), sepetimize attığımız çikolatalarla kutlayabiliyoruz:))
  • Tokluk hissini anlamakta, `doydum` kararını almakta zorlanabiliyoruz, doymuş hissetsek de sanki biraz daha yememiz, tabağımızda ne varsa bitirmemiz gerektiğine dair inancımız ile yemeye devam edebiliyoruz..

Aşağıda yer alan tutumlar da yeme davranışımız üzerinde etkili olabilir:

  • Yemek masasında zaman zaman anne-babamızın kavgalarına şahit olduysak, yeme davranışı bizde hoş olmayan anılarımızı canlandırabilir.. Bunu yaşamamak için sürekli atıştırmalıklarla, oturmadan, yemek yeme eğiliminde olabiliriz..
  • Ya da ikili ilişkilerimizde her çatışma durumundan kaçarak, yiyeceklerle kendimizi iyi hissetmeye çalışmışızdır.. Bu iyilik halini sürdürmek ve çatışmaya dönmemek için tokluk hissetmemize rağmen, yeme davranışımızı sonlandıramıyor olabiliriz…
Başrolde ‘Biz’

Kendi geliştirdiğimiz bir alışkanlığımız daha var ki, yiyeceklerle sağlıksız bir ilişki kurmamıza neden olabiliyor; diyet kısırdöngüsü… Kilolarımızdan rahatsızlık duyarak zayıflamaya karar verdiğimiz her an, bu kilolarımızdan mutlaka katı bir diyet yaparak kurtulabileceğimize, diyet yapmadan bunu başaramayacığımıza dair geliştirdiğimiz inancımız… Bu inancımız ile özellikle bir pazartesi sabahı, yüksek bir irade ile, yeni öğrendiğimiz, popüler bir diyete başlayarak, diyet kısırdöngüsüne gireriz. Diyet öncesi kendimizi `fazla iştahlı` olarak tanımlarken, artık `sürekli açlık` hissi ile yememiz gereken ve asla yemememiz gereken yasaklı yiyecekler listesini takip ederek bir süre sonra kilo vermeye başlarız, çoğu zaman gelmek istediğimiz kiloya da ulaşırız. Böylece bedenimizle girdiğimiz mücadeleyi `kazanırız`, ama, bir süreliğine!… Bedenimiz, yaşadığı bu dönemi stres olarak algılar ve tepki olarak, yarattığı tatlı krizleri ile yeme atakları geçiririz. Bu yeme atakları yoğun suçluluk duygusu ile birlikte kendimizi iradesiz, beceriksiz hissetmemize, hatta kendimize olan güvenimizi, öz saygımızı yitirmemize sebep olabilir. Tüm bu hislerle birlikte tekrar fazla iştahlı olduğumuz, yeme davranışımızı yönetemediğimiz eski günlerimize döner, diyete başladığımız dönemdeki kilomuzun da üzerine çıkarak yaşamımıza devam ederiz… Ta ki, bu sefer kesin işe yarayacağına inandığımız yeni mucize bir diyete sarılana kadar…

Başrolde ‘Biz’

Tüm bu alışkanlıklar, yeme davranışımızı düşünce ya da davranış boyutunda etkiler. Bu alışkanlıklarımızın farkında olmak çok önemli; farkında olduğumuzda, bulunduğumuz an`a ve bedenimizin ihtiyacına odaklanarak, bilinçli bir şekilde yiyecek tercihinde bulunabilir ve sağlıklı bir yeme davranışı benimseriz. Bu alışkanlıkların sizin de yeme davranışınızı etkiliyor olabileceğine dair bir hissiniz varsa, farkında ve odaklanmış bir şekilde yeme davranışınızı gözlemleyebilir, hangi alışkanlık ya da ya da yiyeceklere dair inançlarınızın etkisi altında olduğunuzu tespit edebilirsiniz.

 

Yeme davranışımızı sağlıklı hale getirmemize yardımcı olacak duygu, düşünce davranış döngüsünü nasıl yönetebileceğimizi, fiziksel açlık & tokluk ve duygusal yeme kavramlarını anlatacağım bir sonraki paylaşımımda buluşmak üzere, sağlıklı günler…

 


YORUMLAR

Solve : *
25 ⁄ 5 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.