DOLAR 34,9432
EURO 36,5883
ALTIN 3013,939
BIST 9980,53
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Haydi bu işe “Giriş”elim

03.12.2019
A+
A-

Bu yazıyı hem bir “101- Girişimciliğe Giriş” dersinin başlangıcı hem bir girişimcinin tecrübeleri hem de girişimciliğe dair bir finansçının yorumları gibi görebilirsiniz.

Bende bir beyaz yakalı iken bir kaç sene evvel kendimi bir anda girişimcilik ekosisteminin içinde bulmuş biri olarak yazıyorum sizlere bu yazıyı.

Girişimcilik nedir sorusunun cevabını hepimiz biliyoruz artık. Pek çok tanım yapılabilir girişimcilik ile ilgili. “Kişinin kendi işini kurması”, “Kar amacı ile riski üstüne alan ve iş kuran kişinin yaptığı atılım”, “Risk alma, yenilikleri yakalama, fırsatları değerlendirebilme ve tüm bunları hayata geçirebilme süreci” gibi pek çok açıklama getirilebilir. Tüm bu açıklamaların hepsi de doğrudur. Yani aslında girişimcilik nedir sorusunun kesin ve net, tek bir açıklaması yoktur. Yine de girişimcilik nedir sorusunun en güzel cevabı sanırım son zamanların en başarılı girişimi olduğu herkes tarafından kabul edilmiş olan Apple markasından gelmiştir. Apple için girişimcilik “eski kuralları çağdaş yeniliklerle yorumlayan ve aksiyona geçiren beceri”dir.

Son yıllarda globalde başarılarına şahit olduğumuz girişimler arttıkça, girişimcilikte üzerine daha çok konuşulan konulardan biri halini aldı. Bu sebepledir ki ülkemizde de yıldan yıla kurulan işletme sayısı artış göstermektedir. 2016 Haziran ile 2017 Haziran verileri karşılaştırıldığında kurulan işletme sayısı kümülatifte yaklaşık %27 artış göstermiştir. Bu müthiş sıçrama makroekonomik anlamda iyiye işaret etse de bu artışın devam etmesi gereklidir. Daha da önemlisi kurulan işletmelerin “sürüdürülebilir” olması şarttır. Ekonomi bilimindeki en önemli göstergelerden biri olarak gördüğüm “Sürdürülebilirlik” ifadesi, aslında bu konu için kurulan işletmelerin ömürlerine devam edebilmeleri ile açıklanabilir.

 

Ekonominin itici gücü girişimciliktir
TÜİK verilerine göre ülkemizdeki işletmelerin %99,8’i KOBİ’dir. Yeri gelmişken KOBİ tanımını hatırlatmakta fayda görüyorum.

KOBİ en genel haliyle açılım olarak küçük ve orta boyutlu işletmeler demektir. Boyutları belirlemede çalışan sayısı, yıllık net hasılat ve mali bilanço değerleri baz alınmaktadır. 2018 Haziran ayında tanımın detayında yer alan bu değerlerin üst limitleri değiştirilmiştir. Yeni yönetmelik kapsamında yapılan değişiklikler arasında, KOBİ tanımının kriterlerinden “Yıllık net satış hasılatı” ve “Mali bilanço” üst limiti 40 milyon TL’den 125 milyon TL’ye yükseltilmiş, yıllık çalışan personel sayısı ortlaması üst limiti ise 250 çalışan olarak korunmuştur. Yani bir işletme yıllık olarak bu değişkenler için üst limitlerin altında kalıyorsa KOBİ statüsünde yer alıyor demektir.

Peki işletmelerin neredeyse tamamı KOBİ statüsünde yer alıyorsa, makroekonomik olarak nasıl katma bir değer yaratıyorlar bir bakalım. Yine bazı verilere göre Türkiye’de KOBİ’ler; toplam istihdamın %73,5’ini, katma değerin %56,2’sini, toplam satış hacminin %62’sini, toplam ihracatın %55,1’ini, toplam ithalatın %37,7’sini gerçekleştirmektedirler. Bu istatistiklerinde bize gösterdiği üzere KOBİ’ler hem mikroekonomik anlamda kendileri için önem taşırlarken hem de makroekonomik anlamda hepimiz için değer yaratmaktadırlar. Aslında ünlü guru Peter Drucker’ın da söylediği “Ekonominin itici gücü girişimciliktir” sözünü teyit eden bu veriler girişimciliğin önemini bize ispatlar bir nitelik taşıyor.

Peki son yıllarda artan işletme sayılarına karşın bu işletmelerin hayatlarına devam edebilme oranları nedir?
Şimdi asıl sorumuza yani son yıllarda artan işletme sayılarına karşın işletmelerin hayatlarına devam edebilme oranlarına kısacası sürdürülebilirlik durumlarına bakacak olursak bazı olumsuz istatistiklerle karşı karşıya gelmekteyiz. Ne yazık ki Türkiye’deki işletmelerin %32’si kuruldukları yıl, %85’i ise ilk beş sene içerisinde çeşitli nedenlerle kapanmaktadırlar. Bu kadar değer yaratan girişimcilik ekosisteminin sürdürülebilir olması da en az var olması kadar önemlidir. İşte bu nedenle girişimciliği iyi anlamak, doğru analizlerle yola çıkmak ve yaşanan sıkıntılardan ders çıkarmak oldukça mühimdir.

Tam da bu sebeple tüm bu kapanma nedenleri, bunlardan korunmanın en önemli ve etkili yolları hakkında sizlere yazmaya devam edeceğim. Takipte kalın ☺ …

 

Sevgilerimle

Bikem İnce İnanç – Ekonomist / Finansal Yönetim Danışmanı

YASAL UYARI

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.


YORUMLAR

Solve : *
22 − 10 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.