Pick your battles please (Lütfen savaşınızı seçin)!
İş ortamında ne çok çetrefilli durumlarla karşılaşıyorsunuz kim bilir.
Fikir çatışması yaşadığınız durumlar, yanlış yöne giden kararlar, aksayan süreçler…
Eminim ki hepsiyle ilgili doğru yönü tayin edecek fikirleriniz vardır. Özellikle deneyim kazandıkça, çalıştığınız kuruma katacağınız değer artar ve siz fikirlerinizle sorunlara çarçabuk çözüm bulmak istersiniz.
Ancak bazı durumlar var ki siz her ne kadar işin doğrusunu bilseniz de ortam aksi doğrultuda evrilmeye devam eder.
Koçluk görüşmelerine en sık getirilen konulardan biri çatışma yönetimi. Fikir ayrılıklarının sık yaşandığı ortamlarda doğal olarak çatışmalar baş gösteriyor. Çatışma ismi kulağa sert gelse de aslında insanın olduğu her yerde birlikte yaşamanın doğal bir sonucu olarak oluşuyor çatışma. Zira her bireyin olaya bakışı farklı.
Çatışma yönetimini daha iyi yapmak isteyen kişilere sorduğum ilk soru şu;
“Are you picking your battles?”
Yani hangi çatışmaya girip hangisine girmeyeceğini seçiyor musun? Yoksa her çatışmaya, sırf konu hakkında fikrin olduğu için, düşünmeden, hop diye dalıyor musun
Bu soruya verdiğiniz cevap, çatışma yönetiminde ne kadar yetkin olduğunuzu veya olmadığınızı anlatacak.
Yıllar evvel bir toplantıda o zamanki yöneticimiz demişti ki;
“Çatışmayı yönetmenin en iyi yolu ondan kaçınmaktır.”
O zamanki ekibimizdeki herkese (ben de dahil) bu tavsiye garip gelmişti. Zira çalıştığımız şirkette ciddi boyutta değişimlerin altına imza atıyorduk. Günümüzü, onlarca fikir ayrılığıyla, yani çatışmayla, açıyor, bir o kadar çatışmayla da kapatıyorduk. İşimiz, değişimin getirdiği fikir ayrılıklarını yönetmek ve sonuca bağlamaktı. Dolayısıyla yöneticimizin “çatışmadan kaçının” tavsiyesi bize “teslim olun” çağrısı gibi gelmişti.
Yıllar sonra profesyonel koçluk okulunda dinlemenin ve sessizliğin gücünü fark ettiğimde yöneticimizin tavsiyesinin derinindeki mesajı çok iyi anladım.
İş ortamında (ve yaşamın genelinde), fikir ayrılıklarını, çatışmaları yönetmenin en etkili yolu, ortamı derinlemesine dinlemekten geçiyor. Derin dinlemeden kasıt, söylenenle birlikte söylenmeyeni de duymak, hissetmek. Etrafınızda gelişen olaylara mutlaka herkes gibi sizin de son derece önemli katkılarınız olacaktır. Ancak burada konu, sizin katkı sağlayıp sağlayamayacağınızdan ziyade ortamın sizin katkınızı almaya ne kadar hazır olduğudur.
İş ortamında sizi başarıya götürecek en önemli stratejilerden biridir bu.
“Bahçeyle uğraşırken büyük huzur duyuyorum. Hiçbir çatışma çıkmaz onlarlayken. Çünkü bitkilerin egoları yoktur.” Karısını Şapka Sana Adam / Oliver Sacks
Sevgiyle,