Tarımda çözüm verimlilik ve teknolojide – Zeynep Dereli
Bugün dünyadaki 8 milyar ve Türkiye’deki 80 milyon insanı sağlıklı, doğal – hatta organik ve verimli bir tarım ile beslemek için tek bir çıkar yol var: Teknoloji…
Bu noktada yanlış bir algıyı not etmek istiyorum. Tarımda teknoloji kullanımı, ürünlerin doğal ve organik yapısını bozan bir yaklaşım değil. Genetik modifikasyonlar, hormonlar ve antibiyotik gibi teknolojiler mevcut, ancak bu teknolojilerin kullanımı büyük çoğunlukla bizim gibi Avrupa ülkelerinde yasak, üreticiler ve tüketiciler tarafından da benimsenmiyor.
Diğer taraftan doğal tohum ve girdilerle, doğal tarım ürünleri üretmek için kullanmak zorunda olduğumuz yöntemler, teknolojiye ve makineleşmeye dayanmak zorunda. Geleneksel tarımı bütünsel olarak uygulamak bugün mümkün değil.
Çünkü geleneksel tarımın (Tarım 1.0) kadim ekonomik mantığı şöyle işliyor: her bir aile kendi ihtiyacı olan temel tarım ürünlerini üretir, bundan artanların bir kısmı farklı ürünler üreten diğer ailelerle ve vergi olarak devlet ile paylaşılır. Bu ekonomik mantık içinde, geleneksel tarımda bir aile ancak bir aileyi daha besleyecek üretimi gerçekleştiriyordu.
Türkiye aslında 1980’lere kadar aile ekonomisine, kara sabana ve kas gücü ile üretime dayanan bu aşamayı büyük ölçüde geride bırakmayı başardı. Ancak basit makineleşmeye, ticari tarıma ve ürün çeşitliliğine dayanan Tarım 2.0’da takıldı.
Bu noktada bizi doğrudan Tarım 4.0’a taşıyabilecek üretimden, dağıtıma çeşitli teknolojiler hakkında örnekler vermek istiyorum:
• Fiyat istikrarsızlığının en önemli sebeplerinden biri, çiftçilerin plansız olarak bazı ürünleri bazı yıllar çok, bazı yıllar az ekmesi. Bu noktada ülkenin tarımsal üretim haritası ve iklim koşulları uydular ile yüksek çözünürlüklü olarak izleniyor. Çiftçilere bir sonraki dönemde hangi ürünleri üretmelerinin daha karlı olacağı düzenli olarak raporlanıyor. Bu konuda 2012 yılında başlatılan TARBİL girişiminin sonuçlandırılması büyük önem taşıyor.
• Rusya sınırından geri dönen tarımsal ürünlerimize ilişkin haberler sık sık karşımıza çıkıyor. Ürünlerin gerçekten organik ve doğal yöntemlerle üretilmesi ve sağlıksız kalıntılar barındırmaması durumunu ortaya koyacak test sistemlerinin tabana yayılması ve üretim sürecine dahil edilmesi gerekiyor.
• Nesnelerin interneti teknolojisi ekim, sulama, sıcaklık gibi kararların daha verimli alınması için yardımcı oluyor. Olası doğal etkilere daha hızlı, hatta otomatik müdahaleler gerçekleştirilebiliyor.
• Uzaktan izleme teknolojileri ile tarım alanları ekim ve toplama dönemlerinin arasında kaderine terk edilmiş olarak beklemiyor. Çiftçi tarlasını veya hayvan varlığını sürekli gözetim altında tutabiliyor.
• Lisanslı depoculuk, birçok teknolojinin entegre edildiği sistemleri ile dağıtım aşamasındaki ürünlerin izlenmesini, yolda gerçekleşen kayıpların azalmasını ve dağıtımın en çok ihtiyaç duyulan bölgeye doğru yolda yönlendirilmesini sağlıyor.
Söz konusu olan tarım olduğunda teknolojiyi üretime entegre etmek ve tabana yayarak yaygınlaştırmak için güçlü bir reform iradesine ihtiyaç var. Çünkü teknoloji kullanımını engelleyen önemli birçok yapısal sorun karşımıza dikilmiş durumda.
Tarımsal alanların miras yolu ile bölünmüş olması bu sorunların başında geliyor. Bu seviyede bölünmüş topraklarda yüksek maliyetli ancak yüksek verimlilik getiren teknolojileri kullanmak mümkün değil. Yüksek kapasiteli makineleşmenin teknik olarak imkansız olduğu bir çiftlik ölçeğine sahibiz. Dünyada en çok traktörün olduğu ülkelerden biri olmamız bu anlamda övünülecek bir meziyet değil. Ayrıca tarım 4.0’ın getirdiği entegre üretim modelleri de bu ölçekte uygulanabilir değil.
Bir takım teknolojilerin paylaşım ekonomisi çerçevesinde ortak kullanımı bu sorunu çözebilir. Ancak bunu yapmak için gereken kooperatifçilik kültürü de yeterli seviyede yaygınlaştırabilmiş değiliz. Gıda sanayisi ve tarımsal üretim arasındaki ilişki de birkaç alt sektör dışında istenilen seviyede değil.
Karşımızdaki bir diğer büyük reform alanı ise çiftçi eğitimi. Tarımda teknolojiyi kullanmak, bunu yaparken de doğallığı korumak için çiftçilerimizin hem teknik becerilerini, hem de tarım ekonomisine ve çiftçiliğe bakış açılarını geliştirmemiz gerekiyor.
Bu anlamda tarım alanındaki reform programlarında en üst sıraya teknolojik gelişimin tabana yayılmasını, bunun için gereken yapısal ve zihinsel dönüşümün de sağlanmasını eklemek gerekiyor.