Ödül aslında cezadır
Korona virüsü sadece sağlığımız için tehdit oluşturmakla kalmıyor. Salgının dünya genelinde yayılması ve etkisinin her geçen gün artması, beraberinde bir çok sorunu getirmeye devam ediyor.
Tüm dünya bu virüsten korunmaya çalışırken, bir yandan da ekonomik, sosyal ve diğer tüm yaşam alanlarını korumak üzere mücadele veriyor.
Salgından en çok etkilenen, iş yaşamı oldu. İşsizlik her gecen gün artıyor. Kârlılıkta azalma, hacimlerde zayıflama sürerken, iş dünyası da bu kötü gidişata önlem olarak yine ödül mekanizmasını ortaya çıkardı.
Reklamlarla müşteriyi ürününe çekmek isteyen kimi firmalar, ürünlerini satmak için olur olmaz ödüllerle algı operasyonu yapmaya çoktan başladı.
Bankacılık sektörü ödüller konusunda en başarılı sektördür. Ne kadar saçma ödül varsa, mutlaka onu alan bir banka da vardır. Vatandaş mevcut borcunu ödemekte zorluk çekerken, kredi takip oranları almış başını gitmişken; kısacası işler rampa aşağı giderken yine bir çok banka ödül aldığını öne sürerek vatandaşa “gel gel” çekmeye devam ediyor.
Patronlar zor koşullardan çıkışı ödüllerde görüyor.
Çalışanlarına yüksek hedefler koyup bu hedeflerin tutması karşılığında ödül vaat etmek, sektörün en önemli motivasyon aracı olmuş durumda.
Verilen hedef tutmazsa bu defa da ceza devreye giriyor.
– o –
Ödül, her insanı olduğu gibi, her çalışanı da mutlu eder. Kazanmanın sonucunda gelen ödül keyif verir, ancak riski yüksektir. Kazanmayla mutlu olan çalışan, mutlu olmak için sürekli kazanmak zorundadır. Sürekli bu seviyeyi korumak zorunda hissetmek ise çalışana endişe verir. Kaybedince de ödülü almadığı için kendisini cezalandırılmış hisseder.
Yani kazanmaya bağlı bir mutluluk, sürdürülebilir bir mutluluk olamaz. Bu nedenle, bir ortamda işveren veya yönetici ne kadar çok ödül kullanırsa, çalışan da o kadar performans odaklı olur ve kolay işleri seçer. Bu da onun gelişimini durdurur ve ilerlemesini engeller. Özetle, çalışanlarınızı performans odaklı olarak motive etmeyin.
Uzun dönemde şirket bağlılığının düşmesi, çalışan mutsuzluğu gibi durumların ortaya çıkmasını engellemek için ödül sistemini yeşertmek kulağa mantıklı gelse de, aslında faydadan çok zarar getiriyor.
Son iki hafta içinde özellikle bankacılık sektöründen birçok okuyucum, takipçim ve danışanım yüksek hedefler altında ezildiklerini ve bu hedefe ulaşmak için verilen ödüllerin hiçbir cazibesi kalmadığını belirtti. Daha da kötüsü; ülkemizde faaliyet gösteren yerli sermayeli bankalar, belirlenen hedeflere ulaşamayanlara işsiz kalma sopasını gösteriyor.
Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, 4857 sayılı İş Kanunu’nda işçilerin iş akitlerinin feshedilmesini yasaklayan düzenleme 17 Kasım 2020 tarihine kadar uzatıldığı için, bu aşamada kurumsal firmalar işçi çıkartamıyor.
Salgın, birçok konuda gerçekleri önümüze koymaya devam ederken, güzel ülkemde çalışma hakkı ödül, işsizlik ise ceza olarak sunulmaya devam ediyor.
Biz bu konularla uğraşaduralım, dünyada yeni gerçeklik, “önce sağlık” bakış açısı ve şeffaf iletişim ilkeleri çerçevesinde kök salıyor. Çalışma modelleri hibritleşirken; kâr ve hacim, insan temelli olarak planlanıyor. Bu süreç içinde öne çıkan dört temel kavram ise “ehliyet”, “liyakat”, “cibilliyet” ve “ahlak”.
Ödüllerin cezaya dönüşmediği güzel bir çalışma yaşamı dilerim.
Saygılarımla,
Uğur Durak
Profesyonel Koç
www.hedeftutulmasi.com
ugur.durak@hedeftutulmasi.com
YouTube: Hedef Tutulması
Instagram: ugurdurakofficial