DOLAR 32,3302
EURO 35,1623
ALTIN 2244,069
BIST 8718,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Düşüncelerde kaybolan zamanı kurtarma

17.05.2018
A+
A-

Huzurun olmadığı bir yaşam nasıl iyi bir yaşam olabilir?

Birçok kişi için hayat, güvenli yaşayabileceği ortamı sağlamaya ve sağladığını sandığında ise bırakmamak için çoğu kez kendinden vazgeçmeye kadar uzanır. Kimi zaman da zihnin içinde kaybolan kişi her gördüğünü, duyduğunu veya hoşuna gitmeyen davranışları kişiselleştirir ve ürettiği düşünceler ile hayatını cehenneme çevirir.

Bu hayal dünyada çoğunlukla, hayal olan bedeni ebedi sanarak acı çekmeye bu denli bağımlı olma sebebi neler olabilir?

Uygarlığın öğretileri ve koşullanmalar gereği kişi, düşünceleri ile var olduğuna inanır. Bununla birlikte düşünceleri aradığımızda ne beynin içerisinde ne de dışarıda elle tutulur, mutlak ve somut olarak bulmak mümkün değildir. Onları ancak oluşan inanç kalıpları sonucunda realiteye yansıdıklarında görebiliriz.
Peki, bu düşünceler nereden geliyor nereye gidiyor?

Maddeye ne kadar yaklaşır atomsal boyuta inersek o kadar fazla boşluk olduğunu keşfediyor bilimsel araştırmalar. Maddenin %99 unun enerji olduğunun altı çiziliyor. Varlıkların çoğu enerji ise bizim gördüklerimiz ne? Beş duyunun gerçeklik tanımının yansımaları…

Size bir önerim var; Seçtiğiniz bir gün, bir alıştırma yaparak başlayın. Tam bir gün boyunca düşüncelerinizi takip edin;

“En çok hangi düşüncelerin peşinden gittiğinizi, peşinden gittiğiniz düşüncelerin olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğunu, neleri yargıladığınızı ve en fazla kendinize neler söylediğinizi fark edin.”
Zihnin içinde yaşarken zamanın ne kadar büyük bölümünü anlık yaratımın bir parçası olmak yerine, geçmişte ve gelecekte harcadığınızı görün. Ruh halinizin bu düşüncelerden nasıl etkilendiğini izleyin. Kim bilir kaç tane, hayatın doğal akışta size ilettiği mesajı, yeni fırsatları bu düşünce silsilesinin içinde kaybolarak gözden kaçırabiliyorsunuz.
Ve sonra yaşamınıza bakın, kendinize söylediklerinizin ne kadarı yaşantınızın birer parçası?

Kadın veya erkek birçok kişinin tıpkı madde bağımlılığı gibi düşünce bağımlılığı sebebiyle ilişkileri çoğu kez zarar görüyor. Eskilerin kuruntu dedikleri, bir olaya veya söze takılarak büyük bir düşünce zinciri oluşturup hastalık derecesinde kendini karanlık bir odaya hapseden kişi sayısı oldukça fazla günümüzün dünyasında…

Düşüncelerin peşinden sürüklenmekle harcanan zaman, yaşam kalitesini yükseltmek için kullanılsa neler değişir?

Düşünceler bombardımanı içinde geçmiş ve gelecekle mücadele etmeyi bırakmaya evet denildiğinde zamandan büyük bir kazanım sağlanır. Zihni susturmayı başardığımızda sessizliğinin içinden çok daha hakiki olan bir ses yükselir ve o ses her an bizi korur ve güvende hissettirir. Böylece her anın içinde var olan yeni fırsatlar görebiliriz. Ancak geçmiş ve gelecekle muhatap olmaya bağımlı olan ve zihninin sesinde boğulan kişi bu fırsatı kaçırır.
Düşüncelerle mücadele bırakıldığında olanı biteni izlemek ve değerlendirmek, kendini ifade edebilmek daha kolaylaşır ve böylece yanlış anlaşılmalar ortadan kalkar. Zira birçok çift, birliktelikleri boyunca birbirlerinin davranışlarından kendilerine göre çıkarımlar yaparak varsayımlarla yaşadıkları için oluşan birikimler sebebiyle ayrılmak zorunda kalıyor.
Geçmiş ve gelecekle bağlantılı çoğunlukla olumsuz nitelikte olan düşüncelerin peşine takılmayı bıraktığınızda hayatınıza almak istediklerinize yer açabilirsiniz. İstekleri gerçekleştirmenin yollarını bulabilirsiniz. Bu negatif düşünceleri görmezden gelmeniz demek değildir. Basitçe bu negatif düşüncelerin farkında olup odağınızı yapıcı olanlara çevirmeniz hepsini olduğu gibi kabul edebilmenizdir.

Sürekli olarak düşüncelerin içinde kaybolmanın temel sebeplerinden biri, hayatın birçok dinamiğine itiraz edilmesi ve yüksek beklentilerdir. Gerçeklik algısı ile etiketlenen zıt kavramların birine daha fazla taraf olunduğunda taraf olunmayan kavramlarla yüzleşmemek adına zihin sürekli mücadele halinde kalır. Yaşamın prensibi karşıtların birliği üzerine kuruludur. Uygarlık ise karşıtları ayrıştırarak taraf olmayı destekler. Oysa bizi var kılan bedeni ayakta tutan, tüm organların fonksiyonlarını yerine getiren en küçük hücreye kadar mükemmel ve hatasız işleyiş ile ortaya çıkan sinerjinin özü olan insanın ruhu karşıtların birliği ile bedene can verir.

Bir sayının artı değerli olanı ile eksi değerli olanını topladığımızda “0” Sıfır elde ederiz. Sıfır olan bir şeyi görebilir misiniz? Oysa sıfırı oluşturan pozitif ve negatif olan iki rakamsal değerin birleşmesidir. Sıfır olan görünmez. Ancak sıfır vardır ve her hangi bir sayının önüne geldiğinde o sayıya can verir. Peki ya insana can veren ruhu görebilir misiniz? Tek olan ruhu, büyük kudreti can verdiği yaratımları ile varlığımızın ve her şeyin özü olarak O’nu hissederiz ve yaşarız.
İnsanın özünde tüm karşıtlar mevcuttur. Bugün varoluşu oluşturan prensip tamda bu denklik üzerine kurulmuştur. Bu sebeple yaşamda her hangi bir olguya direnç gösterilen her an, yaşama itirazdır. İtiraz ederek yaşamanın da kazandıracağı bir şey olamaz. Çünkü denge kendini öyle ya da böyle her yerde var eder. Bundan kaçmak mümkün değildir.

Birliktelikler kurulurken özde aynı ancak gerçeklik algısı zıt olan iki insanın birbirine çekilmesi olasıdır. Hem kendi görünmeyen yönlerini kabullenme hem de iki zıt varlığın birbirini olduğu gibi kabul etmesi sonucu oluşan sinerji ile ilişkinin enerjisi yükselir ve tam da bu denge oluştuğunda huzur, bolluk bereket ve sağlık yaşamın her yerinde çiftin hayatına dahil olur.

Bu sebeple çoğu şeye itiraz ederek kendini bütünden ayrı gören zihnin farkında olmalı ve kafamızın içinde bize sürekli olguları ayrıştıran düşünceleri red etmeden farkında olarak izlemeliyiz. Zihnin içinde yerleşen egosal benlik sürekli savaşmaya güdümlenmiş olabilir bununla birlikte onu yönetme yeteneğini bize veren güç çok daha büyüktür. Eğer bilinçli olarak bu gücün farkında olursak…

Kişinin kendisi ve ilişkisi ile ilgili ürettiği varsayımlar, eşin yargılanması, güven duygusunun eşler arasında olmaması, kendini ifade edememe ve sürekli anlaşılmayı beklemek birlikteliğin akışını olumsuz olarak etkiler. Güç kaybına sebep olur. Bu yüzdendir ki eşlerin her birinin kendi zihinlerinin yönetimini ele almaları ve kendi varlıklarını iyi tanımaları çok önemlidir.

Tüm üretken olmayan duygular insanlığın bu temel detayı gözden kaçırması sonucu ortaya çıkar. Çünkü insan olmanın doğalının ne olduğu hatırlanmıyor. Yaşanılan dünyayı mutlak gerçekmiş gibi algılayan insanoğlunun temel problemi, görünenin ardında görünmeyen “Bir” okyanusunda birbirimizin yaşamlarını etkileyen damlalar oluşumuzu unutuyor olmaktır. Yaşam, kişinin kafasının içindeki gerçekliğe göre şekillendikçe, genellemeler, çarpıtılan gerçeklik, gerçekliği yorumlara atfedilen duygusal birikim, zıt olanı yargılamak, makrodan mikroya hayatın içinde hüküm süren acı veren deneyimlerin yansımalarına sebep olur.

Bizler birey olarak kendimizi fark ederek dönüşüme evet dediğimiz an yaşamda birçok şeyin de bizimle dönüşmeye hazır olduğunu fark ederiz. Bu dönüşümle, akışın bizi birbirimize bağlayan eşsiz deneyimlerle her an nasıl geliştirdiğini, şimdiki anı yaşayarak yaşantımızın hem mimarı hem de kahramanı olduğumuzu yaşarız. Huzur sevginin varlığı ile o an kendiliğinden içimizde filizlenen bir tohum ile hayata meyvelerini verebilir.


YORUMLAR

Solve : *
26 − 17 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.