DOLAR 32,5004
EURO 34,6901
ALTIN 2496,864
BIST 9693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Hastalık yoktur, hasta vardır!

Her hastalığın özgül bir nedeni vardır. Organizma biyolojik, psikolojik ve sosyal etkilerin karşılıklı etkileşimleri ile anlam bulmaktadır.

Sağlık ve hastalık; biyolojik, psikolojik ve sosyal değişkenlerin karmaşık etkileşimleri ile şekillenmekte ve hiçbiri diğerinden ayrılarak kategorize edilememektedir.

Hastalarının yalnızca tıbbi kayıtları ile ilgilenen hekimler hastalarından çok az bilgi alabilmektedirler. Oysa hekim hastanın hastalığını tanımlamak ve uygun tedaviyi vermek üzere görevini yerine getirir.

Hekimler problemi tanımlama, sınıflandırma ve bir tedavi yöntemi önerme çabası içerisinde olmanın yanında, hastaların ‘sadece problemlerinin bilimsel izahıyla yetinmediklerini’ bilmeli ve hastalarını aynı zamanda anlamalı, değer vermeli ve kararlarına ortak etmelidir.  https://www.linkedin.com/in/h%C3%BClya-yurtta%C5%9F-pirin%C3%A7%C3%A7i-0075b388/?originalSubdomain=tr

İnsana bağımlı olma ve tedavisi için TIKLAYINIZ!

 

İşte bu bakış açısıyla hastaya bütünsel yaklaşmalıyız. Bütünsel yaklaşım derken biyopsikososyal yaklaşımdan sözediyorum. Biyokimyasal yaklaşım; beyin ve periferal organların bir kompleks olarak birleşmesi ve karşılıklı olarak ilişki içinde olmaları ve fiziksel uyarılara olduğu gibi sosyal değişikliklere de duyarlı oldukları temeline dayanır

1904’te Sir William Osler’ “Nasıl bir kişinin bir hastalığı olduğunu bilmek, bir kişinin nasıl bir hastalığı olduğunu bilmekten daha önemlidir.” ifadesiyle yıllar  önce de biyomedikal yaklaşımın ötesinde bir yöntem gerekliliğine işaret etmiş sanıyorum.

Bizler de günümüzde önemli bilim insanlarımızın ve eğiticilerimizin tamamına yakınının “Hastalık yoktur, hasta vardır” ifadesini sıklıkla dillendirdiğine ve önemini vurguladığına tanıklık etmekteyiz.

Bir hastanın kişiliği, korkuları, kaygıları her hastalıkta rol oynayabilir.

Hastaya biyopsikososyal bir bütün olarak yaklaşmak bu yüzden de çok önemlidir. Hatta hekimin, kimi zaman hasta yerine empati kurabilmesi, kimi zaman kendi yakınıymış gibi davranması muayene öncesi o kadar kıymetlidir ki hasta için…

Bir de hekimin, onu derin ve içten dinlemesi, güçlü sorular sorarak iyi bir anamnez alması neredeyse, başarılı bir tanı koymanın en güçlü anahtarıdır. Laboratuvar verileri, hastaların hekimlerine getirdiklerinin çok küçük bir parçasıdır sadece…

Bir hastalığın yönetimi ise bir tanı ve tedavi şemasından daha fazla şey içerir aslında. Bu yaklaşım dini inançlardan tutun, sosyal, ekonomik ve kültürel problemleri, kişisel beklentileri ve kalıtımı göz önünde bulundurmayı gerektirir.

İyi bir klinisyen ruhsal, entelektüel, duygusal, sosyal ve ekonomik faktörlerin kişinin hastalığı üzerine etkisini bilir ve bunları fark eder.

https://www.ekonomidoktorunuz.com/is-dunyasi/saglik-ve-kocluk-uzerine-20210323/

 

Coronavirüs pandemi sürecinde belki bir miktar  bu yaklaşımdan uzak kaldık istemeyerek, ben kendi adıma bu farkındalığı yeniden gözden geçirmek istedim. Sürecin ne kadar ve nasıl gideceği konusunda bilimsel verilerle yol alamıyor olmak, hastalarımızın kaygı ve endişelerini yönetmekte bizi zorluyor olabilir.

Çok fazla  meslektaşımız, bu süreçte aramızdan ayrılmış olduğu için bizler de  bir miktar aynı duygular içinde kalmış olabiliriz; ancak artık farkında olmalıyız .

Bu mücadelenin en önemli savaşçıları biz hekimleriz, sağlık personellerimizle birlikte hastalarımızın en güvenilir kaynakları olmaya devam etmeliyiz; güncel ve olabildiğince bilimsel… O yüzden bize yakışan ünvanlarımızla bu konuda olması gerektiği gibi “Liderlik” yapmalıyız.

Bu süreçte her Coronaya yakalanmış hastanın aynı klinik tabloyu sergilemediğini çok kez  gözlemledik. Triajının, kliniğinin veya komplikasyonunun çok farklı olabildiğini de… Ateş ile başladık, 65 yaş üzeri ve 18 yaş altı ev korumalarıyla yol aldık, aşı süreçleriyle ve bugün çocuk yaş gruplarının endişesiyle devam ediyoruz. 1 yılda hastalığının seyri, tüm dünyada farklı farklı izleniyor. Öyleyse, yeniden ve olması gerektiği gibi olalım “Her hastamız kendine özgüdür ve özeldir… Hatta “hastalık değil, hasta vardır”

 

Sağlıklı günler dileklerim…


YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.