DOLAR 32,5912
EURO 34,7886
ALTIN 2424,155
BIST 9645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Çocuk olmak zor iş!

23.08.2021
A+
A-

Günaydın, iyi haftalar…

Sevgili Üstün Dökmen’in en sevdiğim cümlesi ile güne başladım; ”çocuklarınız sizin yara bandınız değildir!”
Aşağıda paylaştığım hikayeyi okuyunca bana bu cümleyi hatırlattı. Neden mi?

Evet, ben de babamın kurduğu ve abimle birlikte çalıştığı aile şirketi ortamında büyüdüm ve geriye dönüp baktığımda hep arabuluculuk yapmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Ta ki küçük erkek kardeşim büyüyene kadar. Nereden bilebilirdim ki daha zorlayıcı bir dönemin geldiğini… Evet, kardeşimin aynı ev içerisinde yaşadığı 2 babası ve 2 annesi vardı. Şuan 32 yaşında ve keşke olmasaydı dediklerim yok değil!
Size de fikir vermesi dilegi ile…

Tımarhaneye sığınmış bir gencin hikâyesi;
Tımarhanenin bahçesinde, solgun benizli, yakışıklı, hayranlık uyandıran bir delikanlıya rastladım..
Yanına oturdum ve sordum:
– Niçin buradasın..?
Bana şaşkınlıkla baktı ve dedi ki:
“Bu yakışıksız bir soru, buna rağmen cevap vereceğim. Babam kendisinin bir kopyası olmamı istedi. Amcam da öyle. Annem ise ünlü babası gibi olmamı istedi. Ve kız kardeşim de, denizci kocasının benim için izlemem gereken mükemmel bir model olacağını söylüyordu. Erkek kardeşim de kendisi gibi kahraman bir sporcu olmam gerektiğini düşündü.
Hocalarımın durumu da aynıydı;
Felsefe doktorundan musiki üstadına ve mantıkçıya kadar, hepsi kararlıydılar. Her biri kendisinin aynadaki yansıması olmamı istedi.
İşte bu yüzden buraya geldim. Burayı daha huzurlu ve sıhhatli buluyorum. En azından başkası değil kendim olabiliyorum burada…”
Sonra birden bana döndü ve devam etti;
“Söyle bana, seni de buraya başkalarının nasihatları ve eğitme çabaları mı sürükledi..?!”
– “Hayır ben ziyaretçiyim..” dedim
“Öyleyse sen de, duvarın öte tarafında bulunan tımarhanede yaşayanlardan birisin.
(Bu hikaye Halil Cibran’ın “Kum ve Köpük, Avare” adlı kitabından alıntıdır.)

Şimdi soruyorum, yaşı küçük diye bir insanın; duygusu, düşüncesi, hayalleri, tercihleri, beklentileri, sevdiği/sevmedikleri… olmadığını düşünmek ne kadar sağlıklı?

Sevmek demek onun adına her şeyi düşünüp planlamak ve gerçekleştirmek değil, bu yaşama müdahale, özgürlüğün, özgüvenin gelişiminin, kişiliğin oluşumunun, birey olmanın elinden alınması demek.

İlerleyen zamanda da çocuğum benimle iletişimi kötü, anlaşamıyoruz cümleleri…

Sevmek özgür bırakıp, doğru bildiklerini sadece paylaşıp, gerektiğinde en büyük destekçisi olduğunu hissettirmektir. Aynı yeni yürümeye başlayan bebeği düşerse diye kollayıp, yürümeye başladığında , sadece göz ucu ile takip, sonra da bırakmak gibi. Bunu yapabilen ebeveynler neden yaşam adımlarını atarken, düşünsel olaylara müdahaleden vaz geçemiyorlar?

Sen de o yaşları yaşadın sadece hatırla!!!
Diye haykırasım var…

PCC Belma ÖCAL
Kişisel Liderlik Uzmanı
Danışman&Koç&Eğitmen


YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.