DOLAR 32,3287
EURO 35,0786
ALTIN 2299,015
BIST 8988,55
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Korkularımızı nasıl yenebiliriz? – Psikolog Hülya Konar

15.03.2018
A+
A-

Ne kadar çok korkarsanız, korkunuz o kadar artar. Sizi güçsüzleştiren, sizi çaresizleştiren, sizi isyanlardan alıkoyan, değiştiremeyeceklerinizi kabul etmenize engel olan, değiştirebileceklerinizin üstüne gitmenize izin vermeyen, sizi yaşatmayan, sizin kendi korkularınızdır.

Yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar. Çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, var olmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir. Değiştiremeyeceği gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve bu değişmezlikten kendine yeni bir yaşam sevinci yaratmak da yürek ister; değiştirebileceğini değiştirmeye çalışmak da. Sanıldığı gibi insanı korkutan; dünya, zorluklar, yaşam koşulları ya da başkaları değildir. İnsan en çok kendisinden korkar; kendi duygularından, kendi güçsüzlüklerinden, kendi zaaflarından, kendi acılarından, kendi coşkularından ürker.

Yaşama her dokunuşunda, duygularının alevlenip kendisini yakacağından çekinir. Onun için kaçar yaşamdan, aşktan kaçar, öfkeden, hareketten, sevinçten, kendisinden kaçar. Korku yüzünden
yaşanamamış bir yaşamı ellerinde taşımaktan yorularak, kendisine uydurduğu bin bir türlü mazeretle yaşama arkasını dönmeye, gizlenmeye uğraşıp, gizliden gizliye yok olmaya çabalar. Korku kendine acımayı getirir; kendini zavallılaştırmaya başlar yaşamdan korktukça. Yaşamla yüz yüze gelmektense ağır ağır erimeyi tercih eder. Korktukça azalır gücü; korkuyla yaralanan bedeni artık en küçük bir dokunuşta acıyla inler. Her acıda korkusu biraz daha artar ve girdap gibi çeker içine güçsüzlük onu. Kendi korkusuna kalkıp kader der sonra, korkuyu değiştirilmez bir gerçek, alnına yazılmış bir yazgı olarak görür.

Yeni bir aşkın düşüncesi bile titretir onu. Kalabalıktan korktuğu kadar yalnızlıktan da korkar. Hayatın hiçbir haline dayanamaz durumlara gelir. Sırtında yaşayamadığı hayatı, önünde yaşanacak günleriyle, kendi geçmişiyle geleceği arasında sıkışır kalır artık. Kendi duygularıyla kuşatılır; döndüğü her yanda bir düşman gibi kendi duyguları çıkar karşısına. Şu yana dönse orada bir mutluluk vardır ama o mutluluğu değil mutluluğun arkasında gölgesi sezilen acıyı görür. Bu yana döndüğünde bir isyanın şevki vardır ama o isyanın çekiciliğini değil o isyan için ödenecek bedelin ağırlığının fark eder. Beri yanında bir aşk bekler onu ama o aşkın arkasından gelebilecek terk edilme ihtimaline diker gözlerini.

Her kıpırtıyla örselenebileceğinden çekindiği için kıpırdayamaz bile yerinden; yaşama yaklaşabilmek için bir tek adım bile atmaya yetmez cesareti. Ona sevinci gösterseniz; “ya sonra” diye sorar! Aşkı gösterseniz, gene aynı sorudur onun aklını kurcalayan; “ya sonra!” Öfke, coşku, dostluk, sevişme, başkaldırı, direnme hep aynı soruyu sürükler peşinden; “ya sonra”. Bilinmeyen bir “ya sonra” için bilinenlerin hepsini ıskalamayı kabullenir. Ama ne garip, duygularından, yaşanacakların sonrasından korkanlar, acıdan sakınanlar çeker en büyük acıyı. Yaşanmamış bütün duyguları zehirli sarmaşıklar gibi boy atıp ruhlarına dolanır. Sonrası umurumda bile değil deyip yaşamla kucak kucağa gelenlerden çok daha fazla yarayı yaşayamadıkları için alırlar. Yakınıp dururlar; çektikleri acılardan söz ederler. Acıyı da çekerler gerçekten ama acıdan korktukları için bunca acıyı çektiklerini görmezler bir türlü.

Yaşamanın cesaret istediğini fark edemezler. Onun için çok az insan yaşar; çoğunluk yalnızca gününü kurtarır. Yaşanmamış günlerin altında inleyen çaresiz bir köle gibi yitik bir hayatı taşır güçsüz omuzlarında. Kendi gerçeklerimiz, kendi duygularımızdır bizi böylesine ürküten; çatal diliyle tıslayan bir yılan görmüş tavşan gibi kendi kendimizi hareketsiz bırakan. Ve ne kadar çok korkarsanız, korkunuz o kadar artar. Sizi güçsüzleştiren, sizi çaresizleştiren, sizi isyanlardan alıkoyan, değiştiremeyeceklerinizi kabul etmenize engel olan, değiştirebileceklerinizin üstüne gitmenize izin vermeyen, sizi yaşatmayan, sizin kendi korkularınızdır.

Oscar Wilde’ın bir yazısından derlediğim bu satırlar, korku, şüphe ve endişelerin; yaşamak eyleminin içini nasılda boşalttığını çok güzel anlatıyor. “Hayat, cesurları sever” deriz hepimiz ama bunu dillendirebildiğimiz kadar kendi yaşamımızda cesur olabiliyor muyuz tartışılır! O kadar çok şeyden korkuyoruz ki… Değişmekten, reddedilmekten, başlamaktan, bitirmekten, risk almaktan, hatalarımızı kabul etmekten, hayatla yüzleşmekten, sorumluluk almaktan, başarısız olmaktan, aldatılmaktan, yenilmekten, haksız olmaktan…

İşte bu korkularımız seçimlerimizi etkiliyor, yeni kararlar almamıza ya da adım atmamıza, kısaca yaşama karşı cesur bir duruş sergilememize engel oluyor. Çünkü kuvvetli korkular kuvvetli kaçma davranışını ile birlikte ortaya çıkar. Korku hissi oldukça rahatsız edici olduğu için, korkuyu hisseden kişiler bu hissi uyandıran kişi veya durumlardan mümkün olduğu kadar kaçmaya çalışırlar. Bu kaçma davranışı kişinin bu ortamı bir kez daha değerlendirme fırsatını maalesef kişiye tanımaz.

Korkularımız yüzünden bulunduğumuz yere çakılıp kalıyoruz, kıpırdamıyor ve bildiğimiz o güvenli diye tabir ettiğimiz bölgede acı dahi çeksek, risk almamak için durmaya devam ediyoruz. Öylece
durup olacakları bekliyoruz. Oysa hayatı, yaşamayı kaçırıyoruz farkında değiliz!

Yaşamak, sadece nefes alıyor olmanın ötesinde bir şeydir.
Yaşamak, her an her şeye hazır olmaktır.
Yaşamanın cesaret istediğini farkedenlerden ve zihni, düşünceyi korku yaratmadan kullanabilenlerden olalım.

Tüm iyi duygularımla.

Hülya Konar
Klinik Psikolog & NLP Trainer
instagram & twitter/hulyakonar
hulya@hulyakonar.com


YORUMLAR

Solve : *
12 ⁄ 6 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.