DOLAR 32,3807
EURO 35,2756
ALTIN 2325,715
BIST 9079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Kişisel hırslar sporun kimyasını bozdu

29.01.2017
A+
A-

Futbol seyretmek, takip etmek, konuşmak ve ayakkabıları parçalarcasına sokaklarda oynamak, aile içinde, çocukluğumuzun en büyük tartışma konularından biriydi.

Fenerbahçe’nin 1930’lardaki kaptanı, futbolu amatör bir ruh ve bitmek tükenmek bilmeyen bir coşku ile oynayan dedem bile bana sık sık öğütlerdi: ‘Oğlum, futboldan hayır yok. Okuman gerek.’
Şimdi anne babaların çocuklarını futbolcu yapmak ve ‘geleceğini kurtarmak’ için ne taklalar attığını görse, eminim o da çok şaşırırdı.

Türkiye’nin en önemli spor tarihçilerinden, rahmetli Cem Atabeyoğlu ile tanışma fırsatım oldu. Atabeyoğlu, mükemmel hafızası ile sohbetimiz sırasında ne güzel anılar çıkarmıştı heybesinden. Hepsi de birer altın niteliğindeydi. Eskilerle birlikte parçalarımız birer birer yok oluyor maalesef.

Atabeyoğlu, dedem ve o dönemde futbol oynayan tüm emekçilerin zor koşullara nasıl meydan okuduğunu anlatmak için sıradan bir hafta sonu senaryosu çizmişti bana.
O zamanlar, deplasmanlı ligde, kulüplerin bütçeleri çok kısıtlı olduğundan, örneğin İstanbul takımları Fenerbahçe ile Galatasaray, İzmir’in takımları Karşıyaka ve Göztepe ile aynı hafta sonu oynarlarmış. Aynı hafta sonu dediysek, iki takımla da aynı hafta sonu demek istiyoruz. İki gün, iki maç.

Amatör olduklarından, hepsinin farklı işleri var o zamanlarda. Dedem, Anadolu Ajansı’nda çalışırdı örneğin, aynı zamanda balıkçılık yapardı. Cuma Ajans’tan çıktıktan sonra Haydarpaşa’da toplanır, çoğu zaten samimi olan Fenerbahçeli ve Galatasaraylı oyuncular trene atlarlarmış.

Yolculuk sabaha kadar sürermiş. Elbette aydınlatmalı statlar olmadığından, sabah indikleri şehirde öğleden sonra her iki takım da hava kararmadan maçlarını yaparlarmış. Diyelim Fenerbahçe Karşıyaka, Galatasaray da Göztepe ile oynadı. Gece otelde konakladıktan sonra Pazar günü öğleden sonra birer maç daha. Bu kez Fenerbahçe Göztepe, Galatasaray da Karşıyaka. Futbolun çok daha kıran kırana, çok daha zorlu zeminlerde ve çok daha ağır bir topla oynandığını da hatırlamak gerek.

Pazar akşamı binilen trenden Pazartesi sabahı İstanbul Haydarpaşa’da inilir ve doğrudan mesailere koşulurmuş. Cem Atabeyoğlu, para almadan verilen bu emek ile milyonlar alan futbolcuların maç programlarından şikayetlerini kendine has, tatlı gülüşü ile eleştirmişti.

Futbolun milyonlarca insanın odak noktasında olması, destekledikleri takımların sevgili mertebesine ulaşması, maç izlerken duyulan heyecan, coşku, sevinç ve üzüntünün dereceleri, ’22 kişinin bir topun peşinden koştuğu’ bu oyunun diğer spor dallarından ayrı incelenmesi gerektiğinin kanıtı.

Futbol aşıkları için bu aynı zamanda bir terapi. Hayatlarımızın modellerini kurduğumuz, bize kendi hayatımızda zor gelen konuları söz konusu bizim takım olduğunda, bir çırpıda halledebildiğimiz, işi yapanlardan daha iyi bildiğimizi iddia ettiğimiz bir alan orası. Gerçekliğimizin hemen kenarında duruyor ve hayatlarımızı bize yansıtıyor.

Bu güzel oyunun tarihinin bize gösterdiği, başarılı takımların sadece fizik değil, kimya ile de oluştuğu olmalı. Ekip içindeki uyum, görevlerin doğru özellikteki ve karakterdeki oyunculara dağıtılması, ekibin amacının farkın olması ve diğer ekip parçalarına saygı ve bağlılık duyması başarıyı ve iyi sonuçları getiriyor. Geçen sezon İngiltere Premier Lig’deLeicester City şampiyonluğunun en büyük dersi, takımı oluşturan parçalar kadar, bütünün hayrına emek verilmesinin güzellikleri getirdiğidir. Aynı Leicester City, bu sezon Premier Lig’de küme düşme hattına yakın seyrediyor sezonun ortasına geldiğimizde.

Ekip oyunundan sıyrılan oyuncuların bireyselleşerek, kendi kariyerlerini ön plana çıkarması, takımdaki kimyayı bozmuş gözüküyor. Arka arkaya gelen iki Leicester City sezonunun futbol tarihi kadar, ekipler ve bireyler üzerinde çalışmalar yapan tüm bilim insanlarının ilgi alanına girmesi gerekli.

Futbol Terapi kitabımda, gerek ekip oluştururken, gerek iç ekibimizi meydana getirirken ihtiyacımız olan değerleri anlattım. Futbol modeli ile hayatın içinden geçtiğimizde, belki futbolcuların büyük rakamlarına erişemesek de hayat amaçlarımıza ve hedeflerimize ulaşmamız mümkün.

İzleyici olmak yerine, kendi iç takımımızı kurmak, kendi hayatımızı yönetmek ve aslında ‘oyunun içinde olmak’ çok daha heyecanlı.

ETİKETLER: , , , ,

YORUMLAR

Solve : *
9 + 28 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.