DOLAR 32,361
EURO 34,9635
ALTIN 2325,438
BIST 9079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Kendine acımayı bırak…

09.10.2016
A+
A-

Gamze sağıroğlu: kendine acımayı bırak

Her birimiz görünende ayrı görünmeyende bir, bütünlüğün denizinde yüzeriz. Her ruh eşsiz bir deneyimi yaşamak üzere dünyaya gelir ve her varlığın yaşam yolculuğu kendine has ve özeldir. Yaşam öylesine olduğu gibi akan ve birbirini her oluşumda etkileyen mükemmel bir düzendir ki her şey sıfır hata ile kendini ifade etmektedir.

Bu yüzdendir ki yaşama direnç göstermek ne geçmiş ne de gelecek illüzyonunda hiçbir şeyi değiştirmez. Hepsinden gerçek olan şimdinin içinde ne olmayı, nasıl bakmayı, neye inanmayı seçiyorsak biz ve gözlemlediğimiz yaşam tüm bunların toplamının kendisidir.

Bütünlük denizinde her zerre engin ve sonsuz bir devinimdedir. Yaşamsal oluşumlar görünende ayrı ayrı her varlığın yaşantısına yansırken görünmeyende her olanın birbiri ile ilişkisi ve bağlantısı vardır. Her şey kendi titreşiminde varoluşun desenini oluşturur. Ve her şey kendi titreşiminde olanlarla karşılaşır. Çünkü her şey birbirine bağlı ve denge halindedir. Bugün attığın bir adım hangi dalgayı tetikliyorsa etkisi şu an hiç tanımadığın veya bilmediğin varlıkların hayat deneyimlerinde ortaya çıkabilir. Zira her birimiz, hatta tüm varlıklar yaratıma aracı olan bilinçleriz.
Aynı titreşimdeki karşılaşmalar, yaşanılanların kişinin bilincinde yarattığı değişim ölçüsünde yeni bir titreşime devinir. Ve bu kez yaşanılanlar yeni titreşimin oluşturduğu gerçeklikleri hayata yansıtır.

Kişi farkındalığını yükselterek, yaşanılan her şeyin, kendi içinde inşa ettiği dünyanın içinde kendine koyduğu bir sınırın yansıması olduğunu keşfetmelidir. Sınırları kaldırdıkça algı genişler ve titreşim değişir. Yaratımın en üstün titreşimi sevgi frekansıdır. Kişi zamana dayalı hayatının içindeki tüm duygusal yüklerden ve her şeyi düşünceleriyle yorumlama alışkanlığından özgürleştiğinde gerçek kaderinin, en hayırlı olan yolculuğunun kendisinde akmaya devam eder.

Ne yaşamış olursan ol kendine acımanın ve olanlardan dolayı yakınmanın hiç bir faydası yoktur. Kimi an kendine, kimi an başkalarına kötü davranmış olabilirsin. Kendini dışlanmış sevgisiz hissetmiş olabilirsin. Seni sevmediklerini düşünerek çevrendeki birçok kişiye kızgın olabilirsin. Onlar seni sevmediği için sen de onlardan nefret etmeyi seçmiş olabilirsin. Birinin mağduriyeti yüzünden tüm yaşamını onun hayat hikâyesinin mutlak ve acınası olduğuna kendini kaptırabilir bu yüzden aldanmış olabilirsin. Şunu bil ki hayat akıyor, ne geriye dönüp olanı değiştirebilirsin, ne de olması gerekenlerin yaşattığı öğretiyi söküp üzerinden çıkarabilirsin. Bunlar tümüyle eksiksiz bir şekilde yaşanması gerekenlerdi. Kabul et ve geç…
Gerçeklik algın ne ise onun yansıması doğrultusunda yaşadığın her şey eşsiz bir hikâyedir. Bu yüzden kendine acımayı, hayat hikâyeni anlatırken dillendirdiğin mağduriyetine sığınmayı bırak.

Farkındalığın bir ucunda, tümüyle hayatın kendisiyle bütünleşme ve algıyı görünen gerçekliklerden görünmeyene doğru genişletme dönüşümü varken, diğer yanında farkında olunan ancak farkında olunmasına rağmen halen geçmişe dair pişmanlık ve kabullenememenin sebep olduğu acı çekme hali vardır.

Yaşanan öfke patlamalarından, hastalıklara, kızgınlığa ve sevgiyi beklentili bir çaresizlikle dışarıda aramanın ardında yatan şey kişinin kendine acıma hissidir.

 

Kendine acımak bir şeyin bir başkasına göre öneminin olmadığı bu yaşamda kendini fazlaca önemsemek ve önemli görmekten başka bir şey değildir. Acının da hazzın da kaynağı, önemli olma çabası, kendini her şeyden önemli görme hissinin sonucudur. Ve her iki his de birbirlerinin zıddı olsalar da kişiyi beklenti denilen kâbusun, kaosun eşiğine sürükler.

Ölümün her an yanı başında olduğu bu yaşamda istediğin bir şeyi yaşamanın önüne ne büyük engeller koyuyorsun.

En büyük engel, geleceği geçmişin tükenmişliği ile odaklanarak oluşturmaya çalışmak…

Oysa gelecek diye bir şey yok… Her şey şimdi bu anda sonsuz olasılıklardan ibaret…

Fark edilmesi gereken şey şudur; İstenilen bir şeye adım atıp yaşamak için tüm şartların oluşmasını beklemek değildir yaratım…
Sözler, yeminler, kararlar, düşüncelerle dolu kabını boşaltarak, kendine acımayı, göreceli önem hissini bırakarak sınırlardan serbest kalmaktır.
Kendin için niyet ettiğin bir şeye adım attığında, enerjiyi sömüren duygu kalıntılarından özgür kaldığın için yaşam enerjini yeniden toplarsın. Yükselen enerjinin gücü ile, dikkatini niyetinle birlikte yaşamın akışına odaklamakla yaratımı gerçekleştirirsin.

Birçok kişi şikâyet eder, zihnini yönetemediği için bahaneler bulur. Edilen yeminleri, verilen sözleri, yapılan anlaşmaları değiştirebilen tek kişi kişinin kendisidir. Şikâyet edenler, sorumluluk alarak kendi bilincini, algısını genişletmek yerine başkalarının yaşamını değiştirmesini bekler.
Hiç kimse zihnin yönünü değiştirmedikçe, enerjiyi, yeniden geçmişin karanlık sayfalarından toplamadıkça yaşamını değiştiremez.
Engellere yüklediğin enerjiyi geri toplamaya beklentiyi bırakarak ve yaşadıklarını kabullenerek başla, böylece her şeyin çok farklı olduğunu görebilirsin.

Yaşam akıntıya ters yönde kürek çekmekle yaşanılacak bir deneyim değildir. Aksine akışın içinde umarsızca ilerlerken kanatları taktığının bile farkında olmadan gökyüzünde uçarak dans edebilmektir.

 

Sevgilerimle,
Gamze Sağıroğlu


YORUMLAR

Solve : *
23 − 7 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.