DOLAR 32,3621
EURO 35,0203
ALTIN 2325,681
BIST 9079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

İnsana bağımlı olma ve tedavisi

Temel nedenler arasında; aile içinde iletişimsizlik, duyguların tam olarak açıklanmaması, duygusal bazda iletişim kurulmaması, bireylere tercih hakkı verilmemesi ve dayatmacılık ya da aşırı koruyuculuk sayılabilir. Aile içinde iletişim yoktur, insanlar birbirini duymuyor, dinlemiyordur…

Dayatmacı bir yapı vardır. Bunun yanında engelleyici sevgi modeli, yani çocuğu adına onun ne yiyeceğinden, ne giyeceğine kadar karar veren bir anne/baba modeli sıklıkla görülmektedir. Tüm bunlar kişinin bir birey olarak ileride karar vermesini güç duruma sokar, kendine olan özgüven mekanizmasının gelişmesini engeller.

“İnsan bağımlısı olan birey kendini sevmez, kendine güveni yoktur, duygusal açlık içindedir. Ya sağlıklısız ilişkilerle bu duygusal boşluğu doldurmak isteyecektir, ya madde kullanacaktır, ya da yeme bağımlısı olacaktır. İnsan bağımlısı olanlarda en fazla görülen yeme bağımlılığıdır. Kendilerini her zaman her koşulda haklı çıkartacak nedenler ile donanmış bu tarz kişilik, asla tatmin olmaz ve sürekli şikayet eder. Bu bireyin her zaman kendi hayatı yerine onun hayatını yaşayan, kendisine vakit ayırmayan, yaşamsal sorumluluklarını da üstlenerek onun yerine düşünen ve tüm bunları sevgi adına yapan bir yönetileni vardır. Yönetilen karakteri ise sevgiyi bir şeyler yaparak hak etmeye çalışan, sevdiği için kendi benliğini unutabilen ve sevdiği kişinin istediği kişiliğe bürünebilen bir yapıdadır. Araştırmalar anne – çocuk ilişkisinde aşırı otoriter yaklaşım ile aşırı korumacı davranışların hastalığın oluşumunda büyük etkisi olduğunu göstermektedir. Bu iki yaklaşım şekli kişinin kendi başına hareket edemeyeceğine, başkalarının korumasına ihtiyacı olduğuna ve insanlar ile ilişkisini devam ettirebilmek için her zaman başkalarının isteklerine beklentilerine ve taleplerine uyması gerektiğine dair inancın oluşmasını sağlamaktadır.

İnsan bağımlılarının hayatları kontrol etme ve edilme üzerine kuruludur. Temelde kendilerine güvensiz oldukları ya da kendileri ile barışık olmadıkları ya da tek başlarına var olmada güçlük çekiyor oldukları için güçsüz gördükleri başka birisini kurtarmaya çalışarak ya da ona tabi olarak kendilerini güçlü hissederler.

Çok acı ve çile çekmelerine rağmen aslında ilişkide bir bakıma yöneten konumundadırlar. Acizlikleri dahi bir yönetme aracı olabilir. Farkında olmadan diğer kişinin kötü davranışlarına zemin hazırlar, sonra da bundan dert yanabilirler

Kişi sıklıkla kendi ihtiyaçlarını geri plana alarak, başkalarının ihtiyaçları ile aşırı derecede meşgul olur, ve aşırı derecede kendinden ödün verir. Böylece kişi iç sesini duyamaz, duymaya da, kendiyle yüzleşmeye de tahammülü yoktur, öz benliğinden kopmuştur,kendinden uzaklaşmıştır.

Sürekli bir kabul görme ihtiyacı içindedirler. Herhangi bir tartışma durumunda mağdur konumuna geçerler ve kendileri savunma cesaretini gösterebildikleri nadir durumlarda ise kendilerini suçlu hissederler. Kontrolcü davranışlar, güvensizlik, mükemmelliyetçilik, kendi duygularından kaçınma, yakınlaşma problemleri, bakıcılık, aşırı hassasiyet, tetikte olma hali ve sürekli dile getirilen ve strese bağlı olduğu söylenen fiziksel rahatsızlıklar insan bağımlılığının en temel göstergeleridir.

İnsan bağımlılığı öğrenilmiş bir davranıştır ve çoğunlukla aileden gelir ve hayatla başa çıkma yöntemi olarak kullanılır. Fakat bugün bir yetişkin olarak bu uygunsuz ve kesinlikle başarısız olan ilişki yönetme biçimini bırakmayı seçebilirsiniz,başkalarının düşüncelerini ve davranışlarını kontrol etmemiz imkansızdır, ancak kendi düşüncelerimizi ve davranışlarımızı kontrol edebiliriz. sürekli geçmişte ya da gelecekte yaşamayın. Tüm sahip olduğunuz şu andır. Geçmişi düşünürken pişmanlık ve utanç, geleceği düşünürken istek veya korku hissederiz. Ancak tüm bu duygular şimdiki zamandan çıkar ve şu anımızı etkiler. Bu etki çoğu zaman mutlu olmamızı veya doygunluk hissetmemizi sağlamaz. Tüm bu duygularla yüzleşmeyi öğrenmeliyiz. Asla unutmamız gereken en önemli şey geçmişle geleceğin şimdide buluştuğudur. Şimdimize yoğunlaşırsak geçmişi ve geleceği de dönüştürebiliriz.

Düşüncelerimizi, bakış açılarımızı ve kendimizle ilgili çekirdek inançlarımızı değiştirerek hayatımızı değiştirmek, daha sağlıklı ve mutlu bir hayat yaşamak mümkündür.

İnsanın sınırlayıcı inançları ve düşünceleri bu enerjiyi kendi gelişimi, daha mutlu, dengeli, sağlıklı bir hayat yaratması için kullanmasına engel olur. Her sınırlayıcı inanç ve düşünce kalıbı aslında enerjiden oluşan bedenimizi etkiler. Korku, endişe, panik, öfke, suçluluk, değersizlik, sevilmediğini düşünme gibi olumsuz duygular ve inançlar ruhumuzun sağlığını bozar

NASA çalışanı 9 spiritüel bilim insanının geliştirdiği quantum biofeedback sistemi ile günümüzde değişik frekanslara sahip her ruhun belleğine girebilmek mümkündür. Quantum sistemi ile ruhsal ve akaşik kayıtlara girilerek genetik, ailesel, karmik, duygusal, ruhsal aktarım ve blokajlar çözülebilmektedir. Sağlıklı ve yeni paternler frekanslarla stimüle edilir, ve kişinin kendi hayatında mutlu olması için sağlıklı seçimler yapması ve farkındalığı da artırılır.

Sevgilerimle

DR.SILA ÖZDEMİR


YORUMLAR

Solve : *
11 × 4 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.