DOLAR 32,3668
EURO 35,0014
ALTIN 2323,077
BIST 9090,22
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Onaylanma İhtiyacından Beslenmek!

Onaylanma ihtiyacından beslenmek… Kimi zaman birileri bizim yaptıklarımızı, düşündüklerimizi onayladığında kendimizi çok daha özgüvenli hissederiz.

Onaylamadıklarında da hayal kırıklığı… Kendimizi onaylatmak adına kendi çizgilerimizin dışına çıktığımız, olduğumuzdan farklı davrandığımız, kabul görmek adına kendimizden bile vazgeçebildiğimiz anlar yok mu? Kendi içimizdeki öz değerimiz tek özgüven kaynağımız olması gerekirken, birilerinin bizi onaylaması en büyük ihtiyacımız haline geliverir.

Bebeklikten başlayan, çocukluk döneminde devam eden bir süreçtir onay görme ihtiyacı ile beslenmek… Önce anne ve babamızın bizi onaylaması için çırpınır dururuz. Onlardan takdir almak yaşam sevincimizdir adeta. Aferin sözünü kapmak… Bizi onaylamadıklarında ise; kırılan küçük yüreğimiz ile onların düşüncelerini, davranışlarını benimseyerek aynalamaya başlamakla devam eder onaylanmaya açlığımız… Anne ve babanın rol modelliği oldukça önemlidir çünkü çocuk daha dış dünyayla tanışmadan onları kendine adeta bir idol belirler.

Sonra okula başlarız ve yeni bir daha idol eklenir. Öğretmenimiz… İnsanın gelecekteki yaşam tarzını ekleyebilecek en önemli insanlardan biri de öğretmeni… Anne ve babanın ardından gelen üçüncü idol… Öğretmenimizin bizi onaylaması ihtiyacına tutunmaya başlarız bu seferde. O bizi takdir ettiğinde mutluluktan havalara uçarken, o bize kızdığında hele ki bunu arkadaşlarımızın önünde yaptığında utancımızdan yerin dibine gireriz.

Bebeklikten başlayan (hatta anne karnındayken) çocukluk döneminde tüm kayıtlarını oluşturmaya başlayan bilinçaltı anne, baba ve öğretmeninin yaptığı tüm kayıtları da doğru ya da yanlış ayırt etmeden depolar. Onaylanmama korkusu işte tam da bu dönemlerde şekillenir ve kişi bu korkusunu aşmadıkça ömrü boyunca yakasından düşmez. İlerleyen yaşlarında arkadaşlarının, patronunun, komşusunun hatta sokaktaki insanın onun düşünce ve davranışlarını onaylaması yaşam kaynağı haline gelir.

 

Onaylanma İhtiyacından Beslenmek

Çocukluktan beri tüm yaşadıklarınız, tecrübeleriniz bir hafıza deposu olan bilinçaltınızda kaydedilir. Bilinçaltının sanıldığından çok daha fazla rolü vardır insanın hayatında… Bilinçaltı, bilinç farkında olmadan kayda devam edebilir. Bilinçaltı korkuları insanı sabote eder.

İlişkilerde belki de farkında olmadan yaptığımız hatalardan biri nedir; biliyor musunuz? Onaylanma ihtiyacımızı bastıramamak. Birileri bizi sevdiğinde, ilgi gösterdiğinde ya da onun yanındayken güvende olduğumuzu zannetmemiz. Hatta sosyal medyada yayınladıklarımızın bile ne kadar çok beğeni alması ile keyifli hissedebilmemiz…
Evet zannetmek… Aslında gerçekte olan bu mu? Biz tam ve bütün oldukça, kendi değerimizi fark ettikçe bu onaylanma ihtiyacınızdan beslenmeyeceğiz. Birine beni seviyor musun, beni özledin mi demek? Muhtaçlık enerjisi yaratır. Baskı hissettirir. Bırak o özlediğini, sevdiğini hissettirsin sana. Yanımda kalsın beni terk etmesin diye her isteğine evet demek, yaptığı yanlışlara susmak? Ya senin duyguların, ihtiyaçların? Bunlara değer vermeyen insanlara bağımlı yaşamak?

Bu gün bir kez daha ne kadar değerli olduğunu hatırlat kendine… Birilerinin seni onaylamasına gerek yok bunu hissetmen için. Birilerinden, bir şeylerden sürekli bekleyerek ya da beklentilere yapışarak yaşamaya uğraşmamak; birileri tarafından sürekli onaylanma ihtiyacı duymamak, sürekli birilerini mutlu etmek için kendinden aşırı vererek kendini mutsuz etmemek; anı anda yaşamak…

Kendini değerli hissetme ihtiyacı aslında yaşamın her kısmında ya da sahip olduğumuz her rolde kendini gösterebilir. Değerli hissetmek için belki de insanın önce kendi değerini bilmesi, önce kendini kabul etmesi gerekir. Kendi gibi davranması, değer bulmak adına kendi öz davranışlarını ya da çizgisini terk etmeden varlığını sürdürebilmesi… Kimi zaman birçok insanın düştüğü hata; sırf yanındaki insanları kaybetme endişe ile ya da bir ilişkiyi her ne kadar doyumlu olmasa da yalnız kalmamak adına sürdürmeye çalışması sırasında, kendi olması halinden uzaklaşmasıdır. Birilerinin vereceği değere, onaya bağımlı olma ihtiyacı ve bu ihtiyaç ile beslenebilme arayışı…

Kendi değerinin farkındalığında olan insan; sürekli, veren taraf olan konumunda olmayan, ilişkilerinde alma-verme dengesini kurabilme aşamasına gelebilmiş insandır. Çünkü sadece veren pozisyonda olmayı kabul etmez. Hayatını, duygularını tamamen kendi yönetir. Değerli hissettirilme arayışı içinde yaşayarak bir başkasının bu anlamda onun hayatını onaylamasına ve yönetmesine izin vermez.

İnsan değerli olduğuna inanmayı seçtiğinde onaylanma ve kaybetme korkusu da tetiklenmeyebilir. Kişi önce kendi öz değerinin farkındalığını bilmek durumunda…
Kaybetme korkusu veya onaylanmama korkusu ile içinden geldiği ya da kendi istediği gibi değil karşı tarafın onaylayacağı, beğeneceği ya da beklentilerini karşılayabileceği şekilde davranılmaya başlanabilir. Bu korkuyu yaşayan taraf hep sürekli kendinden vererek, alma-verme dengesini kuramayarak yaşanan ilişkiyi sürekli ayakta tutmaya çalışabilir. Bu da uzun vadede aslında çok ciddi şekilde kişinin kendisini yıprattığı ve yorduğu bir duruma dönüşebilir. Kişi kendi kendini değersizleştirebilir ki; bu durum karşısındaki insanların da ona değersiz hissetmesini sağlayacak davranışları sergilemesine yol açar.

Gün boyu yaşadıklarımız; etrafımızda ne kadar kirli düşünce, gürültü kalabalığı var. Güvenmeye korktuğumuz hatta hayatımıza iyi gelmeyen ilişkiler ne kadar da çok degil mi? Bazen çok daha fazla tükenmiş hissederiz kendimizi… Kendim için bu gün ne yaptım dediğimizde, bir bakarız ki bazen kendimiz için hiçbir şey yapmamış, yapamamışız. Onaylanma ihtiyacı adına kendimizden hunharca verdiklerimiz, başkalarını mutlu etmek adına kimi zaman kendi mutluluğumuzu yok saydığımız… Elalem ne der, ya yaptıklarımı onaylamazsa endişesi ile yıllarca kendi hayallerimizi bastırmamız… Bu senin hayatın; elalemin değil. Elbette ki tutarlı davranışlar hayat şeklimizi oluşturmalı lakin bu sadece birileri beni onaylasın çemberi içinde hapsolmadan…

Bazen şalteri indirmek gerekir. Kendini dinleyebilmek için biraz yalnız kalmak. Sessizliktir kimi zaman ihtiyacımız. Yeri geldiğinde yalnızlıktan da keyif almak. Yürümeyen ilişkileri tırmalamamak mesela… Kendini ve karşındakini yormadan gitmeyi bilebilmek. Yaşadığın olayları daha net anlayabilmek, insanları daha empati ile anlayabilmek adına bir dur diyebilmek yani bir es verebilmek. Etrafına her an odaklanarak yaşıyorsan gün gelir kendini unutursun. En son ne zaman gerçekten kendine vakit ayırdın, en son ne zaman sessizliğinde kaldın, en son ne zaman sadece kendini mutlu etmek için bir şeyler yaptın? Unutma sen kendini mutlu etmeyi hak ediyorsun.

Her çocuk çocukken saf ve temizdir. Zamanla büyür. Öz halinden yoğrularak kimi zaman farklı bir “Ben” e dönüşür. Aslında özündeki hep o saf, sevilmeye ve değer görmeye layık, kırılgan, ürkek haliyle var olan çocuktur senin içinde yaşayan. Ne zaman ki, o içindeki çocuğu sevmeyi, önemsemeyi, korumayı unutursun, işte o zaman mutluluk, güven ve en kötüsü tamamlanmışlık duygusu arayışını başkalarında arar ve kendinle olan bağını kaybetmeye başlarsın. Gün gelir, o içindeki çocuk isyan eder onu unuttun diye. Hatırlayıp ona sarılmanı bekler.

İçindeki çocuğa sarıl, o biricik ve en kıymetlin. Bırak o önce onaylasın seni ve yaptıklarını… Belki de yıllardır onu hatırlamanı sabırla bekliyordur.

Yeşim Buyurgan
Kişisel Gelişim Uzmanı, Eğitmen


YORUMLAR

Solve : *
28 ⁄ 2 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.