DOLAR 34,3444
EURO 37,5103
ALTIN 3026,857
BIST 8685,27
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Çalışa çalışa tükendik!

08.11.2020
A+
A-

Tükenmişlik sendromu ülkemizde magazinsel olaylarla tanınsa da 1974 yılında Amerikalı Psikolog Herbert Freudenberger tarafından ortaya atıldı ve başarısızlık, yıpranmışlık, güç ve enerji düzeyinin azalması, tatmin edilmez isteklerin oluşması sonucunda bireyin içsel kaynaklarında oluşan tükenmişlik durumu olarak tanımlandı.

Çalışa çalışa tükendik!

Maslach ise 1982 yılında bugün dünyada kabul gören “kişinin iş yaşamında ve diğerleriyle ilişkilerinde olumsuzluklara yol açan özsaygı yitimi, kronik yorgunluk, çaresizlik ve umutsuzluk duygularının gelişimi ile birlikte seyreden fiziksel tükenme, duygusal tükenme ve entelektüel tükenmeyle karakterize bir sendromdur.” tanımını literatüre kazandırdı ve tükenmişlik sendromunun aşamalarını çizdi. 

 

Duygusal Tükenme + Duyarsızlaşma = Kişisel Başarısızlık

 

Mevcut Durum Dengelenemeyen Yaşam

Sendromun literatüre girdiği yıllara dönüp bakıldığında dünya üzerinde ciddi bir değişim döneminin başladığı görülmektedir. Tüketim kültürünün arttığı, teknolojik gelişmelerin müthiş bir hız kaydettiği ve rekabetteki küreselleşmenin iyiden iyiye herkes tarafından hissedilmeye başlandığı bu dönem, insanların yaşam ve çalışma koşullarını da etkileyerek maddi refaha olan isteğin maksimuma çıkmasını ve hayat standartlarının hep daha çok iyileşmesine yönelik kısır bir ihtiyaç döngüsünü beraberinde getirdi.

Bireyler benimsediği veya benimsemek zorunda hissettiği bu hayat tarzına maddi imkan sağlayabilmek adına işe ayırması gereken kapasitenin üzerinde zaman ayırarak ve durumu sürekli hale getirerek iş – özel yaşam dengesini alt üst etti. Sonucunda da daha çok çalışan, yalnızlaşan, kendi ile ilişkisine zaman ayırmak yerine işi ile vakit geçiren bir insan topluluğu oluşmaya başladı. 

 

Dengelenemeyen Zaman Sendromun Baş Sebebi

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) verilerine göre Türkiye, haftalık ortalama 47,7 saatlik çalışma süresiyle Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada yer alıyor. Ülkemizin sıralamadaki yeri aslında büyük resmi daha net ortaya koymamızı sağlıyor; kişi sosyalleşmeye ve kendi ile ilişkisine ayırması gereken zamanı da iş yaşamında geçiriyor. Dolaylı yoldan da bakıldığında, insani ihtiyaçların temelini oluşturan tatmin ve doyum ihtiyaçlarının da hemen hemen hepsini iş odaklı yaşamak zorunda kalıyor. Ülkemizdeki iş saatlerinin uzunluğuna artı olarak şirketlerin yönetim kültürüyle bağlantılı olgular kişinin duygusal ihtiyaçları ile birebir örtüşmeyince tükenmişlik sendromu çalışan herkesin bir döneminde başına bela oluyor.

Çalışa çalışa tükendik!

Yönetim kültürünün alt başlıkları olarak da, mobing, işte mükemmeli arama (hem kişinin kendi özelliği hem de yönetimin dayatması olabilir), görev tanımlarının belli olmaması, yeni bir iş çıktığında onun için yeni birini istihdam etmek yerine mevcut çalışanlar arasında paylaştırma, iş yükünün fazlalığı, zaman planlarında her şeyin acil kodu ile istenmesi, geri bildirim kültüründeki olumsuz yaklaşımlar,   takdir mekanizmasının eksikliği ve adil ücret dağılımının olmaması ile karşılaşılan ayrımcılık tükenmişlik sendromunun en büyük tetikleyici unsurları arasında yer alıyor.

 

Depresyona Benzer Belirtiler

Tükenmişlik sendromunun birey üzerinde etkisi fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak üç kategoride incelenmektedir. Depresyona benzer bulguların oluştuğu sendromda fiziksel olarak, yorgunluk ve enerjisizlik, kilo alma, uyku problemi, solunum problemleri, bedensel ağrılar; zihinsel olarak, bıkkınlık, unutkanlık, konsantrasyon problemi, karar alamama; duygusal olarak, özgüven eksikliği, hayal kırıklığı, eleştirilere katlanamama, ümitsizlik hissi,  sosyal izolasyon,  zaman zaman agresyon ve değersiz hissetme yaygın olarak görülmektedir. 

 

Sendromun yoğun bir depresyona dönüşmemesi için kişi iç motivasyonunu kendi oluşturmalıdır. Öncelikli olarak durumunu tespit etmeli, kendinin ve yaşadığı durumun farkında olmalıdır. İş dışında, iş yükü ne kadar çok olursa olsun, kendine yeni bir sosyal ortam açacağı yeni bir hobi edinmeli, sosyal çevresinden çekilmeye başlayan birey mutlak suretle sosyal çevresine geri dönmeli, kendi ile ilişkilerine zaman ayırmalı, ihtiyaçlarını gözeterek harekete geçmeli (örneğin, sporu bıraktıysa spora tekrar başlamaı gibi), iş ve özel yaşam dengesini yeniden kurgulamalıdır. Sendromla baş etmeye çalışan birinin işinin uzmanı bir terapistten destek alması sağaltım sürecini hızlandıracaktır.

 

Memnuniyetten Mutluluğa

Tükenmişlik Sendromu ne kadar kişisel sorun olarak görülse de bu sorunun ana temelinde şirketlerin yönetim politikaları yatmaktadır. Şirket yönetim politikalarını çalışma performansından verimlilik performansına, çalışan memnuniyetinden çalışan mutluluğuna doğru kurgulamalıdır çünkü şirketin kültürü ve iklimi çalışanın performansında doğrudan etkilidir. Bunun dışında en önem verilmesi gereken konulardan biri de doğru insana, makul ve mantıklı iş yükü verilmesidir. Organizasyonda bir kişinin çok başarılı olması her işin altından başarıyla kalkabileceği anlamına gelmemelidir. Çalışana böyle bir misyon yüklemek ve bu sorumluluk altında bu kişiyi baskılamak doğru değildir. Bu tip durumlarda organizasyon yönetimi ve iş gücü planlama konularının doğru kurgulanması gerekmektedir. Olumlu takdir ve geri bildirim süreçlerinin de şirket içi iklimin ve kültürün istenen noktaya gelmesinde önemli bir araç olduğu göz ardı edilmemelidir.

 

Şirketlerin kültürünü bu yönde tasarlamak,  mutlu çalışan iklimi oluşturmak ve bunu sürdürülebilir kılmak kolay değildir. Bu konu ciddiye alınması gereken orta ve uzun vadeli bir dönüşüm hikayesidir. Eğer bir şirket,  çalışanlarını elinde tutamıyorsa,  çalışan performans çıktılarında sorunlar varsa  ve hala bir şeylerin iyi gittiğini iddia ediyorsa bu şirkette körlük oluşmuş demektir. Körlük sürecinin kayıpsız ve sağlıklı bir şekilde aşılması tarafsız bir profesyonel danışman yardımıyla mümkündür. İnsan ve organizasyon psikolojisini iyi analiz edebilecek bir danışman, şirketin farkındalığının oluşturulması, organizasyonun ihtiyaçlarının belirlenmesi ve karamsar iklimin mutlu bir iklime dönüştürme çalışmalarının hızla ilerlemesi ve doğru motivasyon araçlarının elde edilmesi için her kilidi açan anahtar olacaktır.

 

Kurumsal Mutluluk Tasarımcısı 

Burcu BABAÇ 😊


YORUMLAR

Solve : *
25 × 28 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.