DOLAR 32,5013
EURO 34,7542
ALTIN 2490,814
BIST 9524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Bindim bir alamete gidiyorum…

11.07.2016
A+
A-

Bindim bir alamete gidiyorum saadete

Çok bilindik, sevgili Cem Karaca’nın da şarkısıyla dilimize tekerleme olmuş “bindik bir alamete gidiyoz kıyamete” cümlesinin manidar hikayesini biliyor muydunuz? Peki bizim hayatımızdaki alametler neler, ne yapmalıyız biliyormuyuz…

 

“1823-24 yıllarında, Habeşistan’da yakalanan ve Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından dönemin padişahı II. Mahmud’a hediye olarak deniz yoluyla İstanbul’a gönderilir. Meraklılar, İstanbul’da bir benzeri bulunmayan bu hayvanı görmek için can atmaktadırlar. Zürafayı iskelede kalabalık bir topluluk karşılar. Kalabalık zürafayı şaşkın gözlerle seyretmekte, bir yandan da Allah’ın kudretine şaşmaktadırlar. Başı öküze, boynu deveye, gövdesi ise kaplana benzeyen bu ”beygir”in kimliği, ağalar arasında ciddi tartışmalara yol açmıştır. 

 

Zürafa, padişahın 27 Kasım günü buyurduğu fermanla görücüye çıkar. Hayvanın, ağaçların yapraklarını yiyişi hayranlıkla izlenirken, Habeş Ahmet Ağa, hazırladığı senaryoyu başlatmak üzere bağırır: ‘Zürafa müteyemmen (uğurlu) ve mübarek bir hayvan olup onu eliyle tutarak, bir kere gezdiren Müslüman, yeryüzünde hiçbir zarar ve ziyan görmez.’ Sonra da hayvandan çok korkan Abdi Bey’e doğru bakarak şunları söyler: ‘Haydi, Müslüman olan gelsin, zürafayı şöyle bir gezdirelim. Kim bu hayvanı gezdirirse cennete gidecektir.’ Padişahın ‘memuldür-cesaretlidir’ sözü üzerine kendini eller üstünde bulan Abdi Bey, zürafanın üstüne oturtulur.

 

Abdi Bey’in yalvarmalarından, yakarmalarından korkan zavallı hayvan, huysuzlanarak İshakiye Köşkü’ne doğru koşmaya başlar. Bu sırada Abdi Bey’in padişaha seslenişi duyulur: ‘Ahret hakkını helal eyle efendimiz. İlk menzilimiz ecel beşiğidir. İşte bindim gidiyorum. Elveda.’ Büyük bir olasılıkla ‘Bindim bir alamete, gidiyorum kıyamete’ sözü zürafa sırtındaki Abdi Bey tarafından söylenmiştir.”

 

Dünya o zamanlar o kadarmış. Hangi hayvanlar var, nerede yaşarlar konusu bir gizem. Zamanımızda belgesellerin aşina oyuncusu o zamanların gizemli yaratığı. Oysa şimdi herşey elimizin altında, en önemlisi her türlü bilgiye erişim inanılmaz kolay. Ya da bize öyle geliyor. Bundan birkaç yüz yıl sonra bugünlere de zürafanın hikayesi gibi bakacaklar belki de, bunu bilemeyiz. Belki de bugün bindiğimiz alametler; arabalar, uçaklar çok ilkel kalacak.

 

Biz bugün elimizdeki alametlere bakalım. Genel olarak şikayet halinde olsak da itiraf edelim hayatımızı çok kolaylaştırıyor. Bunlar bilinir, elle tutulur olanlar. Bir de bindiğimiz başka, içsel alametler vardır; birden bir perde açılır ve hiç beklenmedik bir durum insanı şaşkına döndürür. Kişinin duruşu ne kadar sağlam da olsa, kuralları, değişmezleri olsa da alamete binmiştir bir kere. İnsanın ruh halinde hikayedeki zürafa depreminden daha şiddetli bir etki yaratabilir. Tam da insanoğlu dünyayı elinin altında topa çevirdi, artık gözü uzayın derinliklerinde derken bir de bakıyoruz ki içimizden bir zürafa çıkmış bize “bu ne alamettir” dedirtiyor. Danışanlarımdan o kadar çok böyle vaka görüyorum ki.

 

Çok donanımlı kişilere neler yapıyor bu alametler

 

Bir bakmışsınız ki birileri sizi bir alamete bindirmiş. Bazen çok sert gelir; inançları yıkar, düzenleri alt üst eder, kendi koyduğumuz kuralları ellerimizle bize bozdurur, konfor alanına tecavüz eder, yoksunluk duygusu yaratır. İnsanoğluyuz bunlar kaçınılmaz; madem kaçamıyoruz zevk almaya bakın demiyorum. Duygusal sağlık ve farkındalığa günlük yaşamanın yanı sıra en çok bu köşelerde gereksinim duyarız. Öncelikle kendinizi anlayın, yüzleşin, kabul edin ve olduğunuz halinizle değerinizi bilin. Sağlam durmak adına kendinizi zorlamayın ama farkındalıkla yaşanacakları yaşayın. Alamete binmek kaçınılmaz olabilir; ama aynı alametle kıyamete mi saadete mi gideceğim seçimini yapabilirsiniz. Süreci yönetmek alametin üzerindeki duruşunuzdur, sonuç ister kıyamet ister saadet olsun tekamülümüzün bir parçasıdır. En karmaşık olanı da çoğu durumun bir tarafta kıyamet bir tarafta saadet kadar net olmamasıdır. Genelde ortaya karışık olur. Aynı hayat gibi acısıyla tatlısıyla. 

 

Neden bindim bu alamete diye kendinizi suçlamayın, başkalarını yargılamayın. Duruşunuza bakın, niyetiniz de saadet olsun.


YORUMLAR

Solve : *
6 × 26 =


Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.